Urla

Dün birazcık şehirden uzak olmak istedik. Bıkmışız şehirden, sıkışıklıktan. Kapalı ve tek tip alışveriş merkezlerinden keza.. Bindik minibüse canımız nerede isterse orada inelim dedik. Urla’yı seçtik. Çeşmealtı, iskele tarafında da indik. Evet çok sıradışı bir tercih olmadı fakat bizim için iyi bir adım sayılır doğrusu. Dağ bayır gezecektik ama sağlık durumum şansıma pek uygun değildi. Devamı gelecek inşallah.

Neyse ilk yaptığımız şey pazara gitmek oldu. Pazar gezmeyi çok severim. O sebzelerin meyvelerin kokusunu duymak büyük bir keyif. Ayrıca bu pazarlarda şehirdekilerden daha farklı yiyecekler olabiliyor. Sonuçta bir Ege pazarı 🙂

Otçu Dede

Nitekim bu söylediğimiz gibi de oldu. Öncelikle Pepino ağacını gördük. Meyvesini görmeye alışmıştık da ağacını buralarda görmemiştim hiç. Ancak bundan daha çok şaşırdığım şey Otçu Dede oldu. Böyle deyince aktar tarzı bir şey gelebilir belki aklınıza ama öyle değil. Bildiğimiz yeşil, taze otlar bunlar. Bu sefer de aklınıza marul, roka satan tezgâhlar gelebilir ancak durum öyle de değil.. Otçu Dede onlarca farklı otu sebzeyi alıyor, minik minik doğruyor, karıştırıyor ve öyle satıyor. Aynen resimde görüldüğü gibi. Hatta otların, sebzelerin ismi de yazıyor. Çeşit bol, yok yok! Listeyi görüyorsunuz zaten fotoğraftan. Tezgâh sabah gezerken tepeleme doluydu. Fotoğrafı dönerken çektik, gördüğünüz üzere azıcık bir şey kalmış.
Müdavimi çok. Ancak dedemiz uyarıyor: ‘Pazarda böyle satış yapan bazı yerler var, bu karışımları her yerden almayın! İçine ne ot karıştırıldığını bilemezsiniz’ diyor ki, haklı. Hoş bu dede de akrabamız değil sonuçta ama yerlisi tanıyor ki onun tezgâhı kalabalık, diğerleri o kadar değil.
Şehirdeki pazarlarda görmemiştim böyle bir uygulama, değişik gerçekten. Akıllıca hani.. Biz o gün alamadık ama giderseniz deneyin derim. Bir sonraki gidişime kaçırmam ben.


 

 

 

 

 

 

 

 

Sardalya Keyfi

Tabii dolaştık dolaştık acıktık. Balık yiyelim dedik. Sardalya Keyfi diye bir yer gördü denizbörülcesi, biz de oraya gittik. Minik, sevimli bir yer. Sadece sardalya üzerine çalışıyoruz dedi. O da güzel dedik. Birer porsiyon aldık. Gerçekten çok lezzetliydi. Gelen salata saman gibi değildi, tadıyla tuzuyla tükettik 🙂
Ha bir de karidesi çok sevdiğimden, çimçim söyledik. Öyle içinde beş tane virgül gibi karides koyup kalanını yağ doldurmamışlardı. Tebrik ettik. Servis yapan teyze de çok sakin ve güzel tavırlı biriydi. Kısacası oturmaktan büyük keyif aldık. Yazın daha kalabalık olur muhtemelen ama bu mevsimde iyi ya, sakin sakin.. Kafam almıyor fazlasını.
Çok açtık, bundan dolayı yemeklerin fotoğrafını çekmeyi akıl edememişiz 🙂

Günün en can sıkıcı olayı ise rahatsızlığımdan ötürü çevrede tuvalet ararken Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’ni görüp tuvaleti kullanmak için izin istediğimizde oradaki bir kadın tam yerini gösterecekken, höt höt diye gelen müdür vb. bir şey olduğunu düşündüğümüz adamın ‘arkadaşım cami var ileride oraya gitsenize’ demesiyle asabımız bozuldu.

“Keyfi kullandığımız bir yer değil, eğlenmeye gelmedik, bir şey rica ettik, “
“Burası devlet dairesi öyle herkes girerse ohoo” gibi bir şey dedi.
“E işte biz de o devletin vatandaşıyız yani, burada da başka yer bilmiyoruz, ne yapabiliriz?” dedik.
“Gösterdim işte gidin camiiye” dedi.
“Bu yaptığınız çok ayıp bir şey” dedik.

“Sizin yaptığınız ayıp asıl, lafınıza dikkat edin” falan derken, sıdkım sıyrıldı geri döndük. Zira uğraşamayacak kadar acildi durumum. 
Neyse her şeye rağmen, temiz, sakin, bol oksijenli güzel bir tatil günü oldu. Mutlu, memnun döndük evimize..



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir