Marble Hill ve Manzaralı Kahve

Havanın nispeten sıcak olduğu bir İrlanda günü Marble Hill yoluna düştüm. Letterkenny-Dunfanaghy yolu bu bölgede en çok katettiğimiz yollardan biri. Bu bölgede yaşamayan biri için okurken öylesine birer yer adı olsalar da benim gözümde artık bir Balçova-Konak yolu kadar zihnimde yer etmiş, Donegal içlerine doğru dallanıp budaklanan keyifli bir güzergâh. Kafamıza estiğinde yollara düşüp o dallardan, budaklardan birine giriveririz.

Bu gezide de Google Maps’teki yollara koyduğumuz sarı çocuk gibi hissettim kendimi yine. Görüntüler, mütemadiyen geriye doğru kayarken zihnimin içindeki haritada an be an konumlanıyordu. Hastaneyi geçmiştik. Geçerken adını genelde içimden tekrar ettiğim Knocknamona Roundabout’a geldik. Tam gelmeden sola doğru Windy Hall ayrılıyor. Bisiklet sürmek ve yürüyüş için güzel bir ara yol. Mountain Top’u geçtikten sonrası daha da güzelleşiyor. Yolun sol tarafında Coolboy-An Cúl Buí adlı minik bir kasaba var. İsmi her defasında gülümsetir tabelayı görünce. Kilmacrennan’a vardığımda her geçtiğimde olduğu gibi yolun solunda kalan Lurgy River tabelasına gözüm çarptı. Biliyorum ki hemen sonrasında beyaz boyası, kırmızı kapı ve pencereleriyle Lurgyvale Thatched Cottage gelecek. 150 yıllık bir cottage. Bazen önündeki cepte patates, sebze, yumurta satan kamyonetler gelir durur. En son 30’lu çiftlik yumurtası 5 euro idi. Bazen de dondurmacı ya da patates kızartması vs. satanlar olur.

Lough Salt ve Lough Keel tabelaları gelecek birazdan. Yolun yine sola doğru devam eden kısmında Carraig an Dúin-Doon Rock geliyor. Outlander kitabı ve dizisinden sonra, -oradaki Craig na Dun her ne kadar İskoçya’da da olsa- bu isim daha da anlamlı geliyor artık. Oradaki kayalardan birine dokunup da 18. yüzyıl İrlanda’sına gidebilir miyiz acaba? Tam da klan şeflerinin göreve başlama törenlerinin yapıldığı yer. Dan diye bir törenin ortasına düşme ihtimalimiz ne olurdu? Sağ kalıp da deneyimlerimi yazıya aktarma şansım olduğunda, yazdıklarımı bir ulağa verip “An Post’un kurulmasını bekleyin ve bu yazdıklarımı 2015’e kadar muhafaza edin,” desem meselâ, Geleceğe Dönüş’te Western Union’un Marty’yi 1955’te tam olarak doktorun belirttiği koordinatta bulduğu gibi istediğim yere merap
edip iletirler miydi ki? İletirken de “Durum garip ama hava bugün çok güzel değil mi?” diye başlarlar mıydı acaba konuşmaya?

Neyse bulunduğum zamana dönüp haritada üzerinde sıçramaya devam edeyim ben. Creeslough’ya geliyoruz çünkü. Nedense burayı çok seviyorum. Hatta bir ara ‘acep burada mı otursak’ diye düşündük ama maalesef biraz romantik bir fikir olarak kaldı raflarda. Yine de oradan geçerken vakti zamanında bulduğumuz eve bakmadan edemiyorum. Creeslough’ya gelecek olursanız doğuya doğru inen yollardan ilerleyip Doe Castle’a gidersiniz. Ötesi mavi berisi yeşil sevimli bir kale. Peşinizden civardaki evlerin köpekleri koşturabilir ama ölmezsiniz sanırım. O civarda Wild Atlantic Camp adlı kamp alanı da bulunuyor. Ne bileyim karavanla, çadırla geleceğiniz tutar, orada konaklayabilirsiniz. Azıcık yürüyünce Duntally Wood’a da gidiyor. Şahsen böyle tesislerde kamp yapmayı tercih etmem ancak kısıtlı zamanda çadırımızı denemek için gelmiştik, çevreyi yürüyerek keşfetmek için de güzel bir fırsat olmuştu. Her neyse, önünden geçerken bu bilgilendirmeden ziyade kendi anılarım canlanmıştı zihnimde. Ards Friary ve Ards Forest Park var yolun sağında. Friary’nin arkasındaki ormanlık alan sonbaharda mantar peşinde koşmak için pek güzel oluyor, yeter ki patikadan ayrıl.

Köşedeki boyalı okula geldik, yolun dallarından birine girme zamanı: Marble Hill-Cnoc an Mharmair. Sheephaven Körfezi’nde bulunan mavi bayraklı kumsalı ile minik bir kasaba. Hava ılıktı ama bulutluydu, denize girmeyi planlamasam da gittiğimde denize giren insanlar görebileceğimi düşünüyordum sahilde. Nitekim kumsal yolunun kenarı normalden daha fazla arabaya park yeri olmuştu. Bu kumsal, civardaki diğer kumsallara göre daha az rüzgâr alıyordu ve denize girmek üzere aileler tarafından daha çok tercih ediliyordu. Yani normalden daha kalabalık, daha çok tercih ediliyor derken koca kumsaldaki toplam nüfus 20-30 arası idi. Akdeniz, Ege plajları gelmesin akıllara. Burada iğne atınca med cezirle birlikte okyanusa gidiyor. Suyun da ‘gel’ zamanıydı, ısınan kumun üzerine gelen deniz sığ kısımlarda yüzmek için görece elverişli oluyor. Zaten suyun derinleşmesi için epey açılmak gerekiyor ve elbette kesinlikle tavsiye edilmiyor. Evet ayağımı soktuğum su her ne kadar soğuk gelmese de denize girmeyecektim fakat kayalıkların üzerinde güneydoğu yönünde kalan Clonmass ve Gull adacıklarına bakarak keçilik yapmaktan da uzak durmazdım büyük ihtimalle.

shack 3

shack

Yolun sonundaki bu güzel sahilin kenarında minicik bir de kulübe-kafe var: The Shack. Rengârenk çiçeklerle dolu sevimli küçük bir bahçe içinde.. İrlanda’yı boydan boya geçip kuzeybatısına ulaşıyorsunuz. Sonra ara yollardan birine girip ucundan güzel bir kumsala çıkıyorsunuz. Ardından bu küçük kafeyi görüp lezzetli bir kahve içiyorsunuz. Hatta okyanusa nazır bir sandalyede affagato keyfi yapmak da mümkün. Bu, bir noktada değişik bir durum esasen. Çünkü buradaki plajlar ve plajların civarında çay bahçeleri, tesisler vb. olmuyor genellikle.
Duvardaki Yeni Zelanda kartpostallarını görünce sohbet etmekten alamadım kendimi. The Shack’ın işletmecesi Tom’un annesi Yeni Zelanda’lıymış. Kahve tutkusu da Yeni Zelanda’dan ve annesinden geliyormuş. Pek de güzel olmuş bence. Tom ve iş arkadaşı Mim’le biraz daha sohbet edip aynı harita üzerinde zıplaya zıplaya geri döndüm. 2015 yazında Marble Hill, Donegal’de son durum bu şekilde.

20150701_154834 IMG_20150701_154224 shack 2



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir