Bloody Foreland

Bloody Foreland, Cnoc Fola, Diabolo Violette, İrlandaBuradan bir arkadaşımız doğa yürüyüşleri ve bazı outdoor etkinlikleri düzenlemeye başlamıştı. Geçtiğimiz hafta düzenlediği yürüyüşe katılmak istedik. Balina ve kuş gözlemcisi bir uzman eşlik edecekti, rotamız da kuzeybatı Donegal Gweedore, Bloody Foreland olacaktı. Yani iki gün öncesinde gittiğimiz Magheroarty Kumsalı’nın biraz daha batısı. Ayrıca Gaeltacht bölgesinin kalbi denebilecek bir bölge. İrlandaca pratik yapacağımızdan değil ama ülkenin bu bölgesinde olmak gerçekten İrlanda’da olduğumuzu hissettiriyor. Bu bölgeyi gezmekten büyük bir keyif alıyoruz.

Türkçeye ‘Kanlı Burun’ olarak çevirebileceğimiz Bloody Foreland ( İrlanda dilindeki adıyla Cnoc Fola) adını, özellikle gün batımında kızıl renge bürünen kayalıklardan alıyor. Yoksa falezler üzerinde meydana gelen kanlı bir geçmiş ya da intihar söz konusu değil 🙂

Coğrafî olarak zengin bir konumu var diyebiliriz. Yüzünüzü denize döndüğünüzde, arkanızda en güzel açılarından biriyle Mount Errigal, sağınızda Inisbofin, Inisdooey ve Inisbeg adaları ile Dooey Yarımadası, arkalarında Horn Head, karşınızda Tory Island, solunuzda Inisirrer, Inismeane adaları ile Gola Island bulunuyor. Ayrıca bu civarda satılan veya kiralanan evler için ‘metroya yakın’ demek yerine bu bilgiler veriliyor, yabana atmayalım.

Gözünüzü ufuklardan çekip biraz daha yakınlarda gezdirdiğinizde ise türlü deniz kuşları, yunuslar, balinalar, foklar görüyorsunuz. İyi güzel, bölge uygun da bunların hepsini bir arada görmek için de tepemizde uçan tüm kuşların başımıza üşüşmesi gerekiyordu herhalde. Nitekim yürüyüşe hazırlanırken mevsim itibarıyla balina falan görebileceğimizi düşünmüyordum, amacım bu bölgeleri bir de uzmanından dinlemek idi. Ancak yürüyüşe başladığımızın daha beşinci dakikasında “Bakın bakın balinalar!” diye işaret etti rehberimiz Gareth.

Bloody Foreland, Cnoc Fola, Diabolo Violette, İrlanda
Rehberimiz Gareth

Yalnız önceki yazımızda da belirttiğimiz üzere İrlanda’da neredeyse 1 aydır dinmek bilmeyen bir fırtına var. Bu gezi de büyük şans eseri nispeten daha az yağmurlu ve rüzgârlı bir aralığa denk gelmişti. Hatta o kadar ki yaklaşık 10-12 kişi olması beklenen bu yürüyüşte geziyi düzenleyen arkadaşımız, rehber ve biz vardık sadece. Sonradan bir kişi daha katıldı. Bize özel bir gezi oldu resmen 🙂 Tory Island’dan gelecek olan kişiler feribotların işlememesi sebebiyle adada kalmış, diğerleri hava yüzünden vazgeçmişlerdi. Huh ne azimliyiz! 🙂

Bloody Foreland
Sonuçta rüzgâr, hele de böyle bir kıyıda hâlâ gayet kuvvetliydi, 4-5 metrelik dalgalar yükselip kırılıyor, köpükleri esen rüzgârla kar taneleri gibi üzerimize savruluyordu, falezlerden aşağı akan minik dereler yere düşmeden geriye dönüp bizi ıslatıyordu. Acayip şen şakrak bir ortam yani. İşte tam da bu maceranın başında gördük balinaları. Onlar gördü aslında, ben göremedim. Gareth bağırınca, gösterdiği yere baktım. Baktım da, o gösterdiği yer koca okyanus, delicesine tarıyorum her yeri ama yok, göremiyorum bir şey. Özgün, o kadar uzağa bakma çok yakındalar diyerek başka bir nokta gösterdi ama nafile. Göreceğimiz şey de deniz üzerinde siyah bir yüzgeç olup çılgınca dalgalar da eklenince kaybettim ben şansımı. Zıplamıyorlar ki göreyim! Fakat söz konusu yakınlık cidden beklemediğim bir yakınlıktı. Kıyıdan 10-20 metre kadar bir mesafe. Ekmek atsak gelirler miydi ki?  🙂

Diabolo Violette, İrlanda, Doğa Yürüyüşü, Donegal, Kuş Gözlemi, Balina Gözlemi

Bloody Foreland, Cnoc Fola, Diabolo Violette, İrlanda

Ben sonraki balinayı da göremedim. “Tam dalgaların kırılmaya başladığı yerlere bak” dedi Gareth. Gerek çıplak gözle, gerek dürbünle, gerekse fotoğraf makinasıyla bakındım ama hevesimi kursağıma gömerek ilerlemeye devam ettim.

Ara ara Gareth kitabını çıkarıp kuşları ve balina türlerini anlatıyordu. Göç zamanlarını ve yollarını, balinaları yüzgeçlerinden, kuşları ise renk ve şekillerinden ya da nerelerde uçtuklarını gözlemleyerek nasıl tanıyabileceğimizi anlatıyordu. Çeşit çeşit de kuş tanımış olduk. Gannetları takip edin, nerelerde dalıyorlarsa balina ve yunusları da oralarda görürsünüz dedi yine Gareth. Şirinler’den bahsetmedi hiç.

Bata çıka devam ettik yolumuza. Öyle ki yer yer uzun çayırlardan bastığımız derinliği göremeyebiliyorduk. Toprak da suya öylesine doymuş durumdaydı ki her adım atışımızda tülbentten yoğurt ya da çorba süzülüyormuşçasına su çıkıyordu. “Cıvık bacım affedersin!” dediğimi hatırlıyorum yürürken. Adayı sıksak minicik kalacak elimizde 🙂
Neyse, yer yer sağanak vuruyor, bazen güneş bir aydınlatıveriyordu azıcık. Arada dönüp arkada bıraktığımız manzaranın güzelliğine bakıyor, böyle dünyanın ucundan yürüyormuş hissine kapılıyordum. Hoşumuza giden durumlardan biri de ufukta beliren kara bulutların üzerimize gelişini görebiliyor olmaktı. Ne hoş değil mi, kara kara bir şeyler yaklaşıyor denizden döne döne, bir tepeden bakıyoruz fırtınanın gözüne! 🙂

– Kaptan, fırtına yaklaşıyor!
– Winter is coming!

Bloody Foreland, Cnoc Fola, Diabolo Violette, İrlanda
Fırtına! Dalgalar!

İçimiz ürpererek bulutlara bakıyor 10-15 dakika sonra sıçana dönüyor, ondan 10 dakika kadar sonra açılan havada devam ediyorduk. (Hemen yukarıdaki fotoğrafta soldan soldan geliyor meselâ.) Gareth bir yandan binlerce yıl önce İrlanda’nın  %97’sinin  orman olduğunu şimdi bu oranın %2 olduğunu söylüyordu. Böyle büyük bir değişim ve azalmanın sebebi tam olarak çözülemese de iklim değişimi, tarım, İngilizlerin kendilerine kaynak olarak ağaçları kesip götürmesi, yakacak temini, gemi yapımı falan derken bitmiş işte ağaçlar.

 

Bir müddet sonra, “Foklara bakın” dedi Gareth üstat.
Voilà! Bu sefer başardım!! Kıyıya yaklaşık 10 metrelik bir mesafede tombik bir fok yüzüyordu. Kara kafası dışarıda, yüz üstü yatmış keyif yapıyor gibi dalgalara bırakmıştı kendini. Dürbünü elime alınca boncuk gözleriyle de tanıştım. Bakışıyorduk sanırım. Bakışmamız sona erdiğinde “İyi bak şimdi dalacağım” dedi ve gitti. Bir süreliğine de olsa büyük bir mutluluktu. Bir sonraki koyda iki kafadar foka daha denk geldik. Vuhuu!! Biz onları seyrederken Elf gözlerini açıp uzaklara bakan Gareth zıplayan yunuslar gördüğünü söyledi. Cizıss!!

Bloody Foreland (6)

Bir ara fotoğraftaki çöplüğe denk geldik. Burada gördüğüm en büyük yığın çöplük oldu ayrıca bu. Aman ne utandılar, kızdılar. Arabayla getirip buraya çöplerini atanlar oluyormuş. Buradan rüzgârla, suyla denize gidiyorlar, denizi kirlettikleri gibi gördüğümüz o güzel hayvanların midelerine de gidiyorlar tabii. Kıyıya vuran balinaların, civarda ölü bulunan kuşların içinden yığınlarca plastik çıkıyormuş hâliyle. Türkiye’de de böyle çöp var mı her yerde diye sordular, sanki burada ‘her yerde’ çöp varmış gibi.. “Yok canımmm ne âlâkası var, Türkiye tertemiz, kimse yere çöp atmaz, kimse arkasında böyle yığınlar bırakmaz, herkes doğaya son derece saygılıdır, Türkiye pırıl pırıl” dedik. Türkiye’de Ege, Akdeniz ve İç Anadolu’da birçok yeri gezmiş olan Gareth da onayladı tabii bizi.

Kuştu, balinaydı, foktu derken 8 kilometre kadar gitmişiz. Burası normalde, yaklaşık 80 kilometrelik Slí An Earagail – Sli Dhun na nGall (Donegal ve Errigal Yolu) adlı büyük parkurun Lough Aninver – Bunaninver arasındaki 13 kilometrelik bir parçası. Bir dahaki sefere parkuru bıraktığımız yerden tamamlama niyetindeyiz. 

Bloody Foreland, Cnoc Fola, Diabolo Violette, İrlanda
Bloody Foreland Rotası

Gözlemiyle, sohbetiyle, yürüyüşüyle, manzarasıyla çok güzel bir gezi oldu bizim için. Ayrıca bölge hakkında araştırma yaparken aşağıdaki eski fotoğraflara denk geldim.

Harita – Kaynak:
http://letswalkdonegal.com/wp-content/uploads/2010/05/File_1669_BloodyForelandMapA4.pdf
Eski Bloody Foreland Fotoğrafları – Kaynak:
http://freepages.genealogy.rootsweb.ancestry.com/~donegal/oldphotos.htm
Geziyi düzenleyen arkadaşımız Moira Gallagher’ın Web Sitesi:
http://mng.ie/
İrlanda ormanlarının kısa tarihçesi ile ilgili bir yazı:
http://www.agriculture.gov.ie/media/migration/forestry/forestservicegeneralinformation/abouttheforestservice/IrishForestryAbriefhistory200810.pdf


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir