Magheroarty Kumsalı

Kaç haftadır devam eden fırtınanın ardından sabaha güneşle uyanıp gün boyunca da yağmur olmayacağı tahminlerini görünce kendimizi çayırlara salmanın mutluluğunu yaşadık geçtiğimiz Perşembe.

Donegal
Yol Manzaramız

Kafamızda belirlediğimiz bir yer yoktu, açtık haritayı önümüze. Bir göl çevresi, kısa bir tırmanış ya da bir kıyı kesiminden bir yer olabilirdi. Nerede gözümüze ilginç gelen girinti, çıkıntı, yükselti varsa tarıyorduk harita üzerinde. Gözümüze bir yarımada çalındı, çevresi tamamen kumsalla kaplı görünüyordu Google ya da Bing Maps isim vermiyordu. Ne de olsa gittiğimizde yerde öğrenirdik, dert değildi.

Magheroarty Beach, Dooey Peninsula
Magheroarty Beach, Dooey Peninsula

Harita üzerinde görmek için: http://binged.it/1cW10Zd

Yol, saat, güneş ve hava durumu hesaplarını da göz önünde bulundurarak çıktık yola. Gideceğimiz yer, İrlanda dilinin ana dil kabul edildiği ve hâlâ etkin olarak konuşulduğu Gaeltacht bölgesinde yer alıyordu. Nitekim İngilizce tabelaların kaybolmasından da bu bölgelerde olduğunuzu anlayabiliyorsunuz. Yarımadanın ağzındaki rıhtıma geldikten sonra yürümeye başladık. Amacımız yarımadanın etrafını yürümek. Yukarıdaki haritada kırmızı ile işaretlediğimiz yer başlangıç noktamız oldu. Ardından yarımadanın sol tarafında yay gibi görünen Magheroarty, İrlanda dilindeki adıyla Machaire Rabhartaigh Kumsalı’nı baştan sonra yürüdük. Machaire Rabhartaigh, İrlanda dilinde “gelgit bölgesi/düzlüğü” hatta daha ziyade “gel düzlüğü” anlamına geliyor. Kumsalın hemen yakınındaki minik kasabanın da adı oluyor aynı zamanda. 
Christmas ertesi olmasına karşın tek değildik, köpeklerini gezdirenler, yürüyenler, koşanlar vardı. Adının Dooey olduğunu öğreneceğimiz bu yarımadanın çevresi kumsallarla kaplı gördüğünüz gibi ancak merkezi de üzeri otlarla kaplı kumullardan oluşuyor.

Dooey Peninsula, Magheroarty Beach
Dooey Peninsula – Tepeden Bakış

Aşağı yukarı 8-10 kilometrelik bir yürüyüş olacaktı yapacağımız, öyle zorlu doğa şartları yok. Ancak sahil tarafında yürümek nispeten kolay olsa da içerilere doğru gittikçe yumuşak kum tepeciklerine bata çıka ilerlemeye başlıyorsunuz. Bu durum doğal olarak sizi yavaşlatıyor ve yoruyor. Giderken arkadan aldığımız rüzgâr dönüşte hızını da artırarak üzerimize gelince  adımlar biraz daha zorlaşıyor tabii. Fırtına azaldı dedik başta fakat rüzgârın hızı yine de saatte en az 35-40 km kadardı.

Gerçi bütün bunlardan herhangi bir şikayetimiz yoktu. Gelgitin gel aşamasındaki denizin her bir dalgasıyla kumlara tutunup kendini çekiyormuş gibi görüntüsü, incecik kumların rüzgâr etkisiyle yaptığı şekilleri, özellikle de taşların etrafındaki dairesel hareketlerini seyretmek son derece keyifli oluyor. Hemen karşımızdaki Inisbofin, Inisdooey ve Inisbeg Adaları ile onların arkasındaki puslu  Tory Adası da bize önümüzdeki gezileri bir yarımadadan görme şansı verdi. Başlangıç noktamız dediğimiz rıhtımdan bu adalara feribotlar gidiyor. Havalar izin verdiğinde gitmek istediğimiz ilk rotalar arasında yer alıyor bu Donegal adaları. Baharda flora ve fauna açısından delicesine zenginleşiyor buralar. 

Ayrıca sağ tarafımızda görkemli falezleriyle selam eden Horn Head, kendisi hakkında neden hâlâ yazı yazmadığımızı yüzümüze vurur gibiydi, Allah’tan Malin Head görünmüyordu da utancımız ikiye katlanmadı o an için. Her ikisi için de anlatılacak çok şeyimiz olduğu için sanırım. (Yukarıdaki haritada sarı işaretli yer olan Horn Head, yarımadanın tepeden göründüğü fotoğrafta orta kısımda)

Dürbünle incelediğimiz kuşları eve gelip araştırdığımda içlerinden birinin Akyanaklı Kaz (Barnacle Goose) olduğunu gördüm. Daha ziyade ilkbahar başlarında görünen Bıldırcın Kılavuzu (Corncrake) ise İrlanda’da en güzel bu bölgede ve Tory Island’da gözleniyormuş. – http://www.birdwatchireland.ie/Default.aspx?tabid=156

Magheroarty Kumsalı’nı geçip yarımadanın diğer tarafına döndüğümüzde dalga ve rüzgâra daha açık olan bu kısmın taşlarla dolu olduğunu gördük. Yaklaşık 100 metre içeriye dek uzanıyordu fırlayan taşlar. Dönüş yolumuzu, manzarayı daha iyi görebilmek için kumul tepelerinin üzerinde tuttuk. İyi ki de böyle bir karar vermişiz zira daha da kuvvetlenen rüzgârı önümüze alarak ilerliyor olsak da sol kıyıda gelgitin ve dalgaların etkisiyle oluşmuş kumul adacıkları ile gölcükler çok daha güzel görünüyordu böyle (Harita üzerinde de kolaylıkla görebilirsiniz bahsettiğim alanı). Çevreyi tamamlayıp yeniden rıhtıma vardığımızda da tuttuk evin yolunu. Güneş de çoktan batmıştı zaten. İki gün sonra bu bölgeye bölgenin batısında kalan falezler üzerinden bakacağımızı o gün bilmiyorduk. Google Maps’te haritaya indirilen küçük sarı adam gibi hissediyorum bazen kendimizi 🙂

Bütün bunları fotoğraflarla çok daha iyi yansıtmak isterdim amma velâkin dondurucu ve kuvvetli rüzgâr sebebiyle pek fotoğraf çekemedik. İnsanın parmakları felç oluyor. Ancak haritada bir kilidi daha açmamızın mutluluğunu olabildiğince aktarmaya çalıştık.



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir