Çeviri Döngüsü

Kaynak: http://thechromaticwatch.com

Çevirinin katman katman, halka halka türlü süreçleri var ama çeviri öncesi ve sonrası yaşadığım döngüyü çok kabaca yazmak istedim. Nitekim çeşit çeşit çeviri yapsam da yaptığım hiçbir işi bu kadar sevmemiştim. Bugünler kendime de hatıra olsun.

Çeviri öncesinde içimi büyük bir heyecan kaplıyor. Hangi kitabı çevireceğim? Konusu ne olacak? Kendimi nasıl bir dünyada bulacağım? Nasıl bir süreç yaşayacağım? İçim içime sığmıyor. Tabii beklentilerimle çevirdiğim kitaplar her zaman birbirini tutmuyor ama olsun.

Derken kitap elime ulaşıyor. Yazarı kim? Konusu ne? Kaç sayfa? Heyecan…

Çeviri öncesi araştırmalar, kabaca çeviri takvimim derken o sayfalar bir anda heyula gibi üzerimde bitiyor, nedense bir ağır geliyor. Bu defa içimi bir telaş kaplıyor. Bitmeyecek gibi geliyor. İlk sayfalar garip bir boşlukta, aslında boşluktan ziyade böyle hayal meyal, arafta, tuhaf bir uğultuyla geçiyor. Derken ritmime kavuşuyorum ve o uğultular kesiliyor (nasıl aktarsam ne desem uğultuları başlıyor ama o ayrı), zihnim berraklaşıyor, karakterler arkadaşım oluyor, aklımın yarısı kitabın dünyasında yaşıyor. Paralel evrenlerde geziyorum. Kafam sürekli çeviriyle meşgul oluyor; öyle mi desem, böyle mi desem? Araştırmalar, kararlar… Burası bambaşka bir öykü.

Göğsüme yavaş yavaş çökmeye başlayan bir ağırlıkla çeviri son buluyor. Kaç zamandır alıştığım, içinde yaşadığım dünya sona erdiği için bir ağırlık ve hüzün çöktüğü gibi işimi bitirdiğim için bir o kadar hafifliyorum. Gelgitli, çelişik, karışık hisler. Ama sonrası daha da azap verici. Çevirdiğimi kontrol edip düzeltmek. Bu kısım çeviriden çok daha fazla yoruyor, iliklerime kadar tükeniyorum. Suyum çekiliyor, hücrelerim boşalıyor. Oku oku, bir daha oku, düzelt, kararsız noktaları tekrar tekrar araştır. Gözlerim görmez, zihnim algılamaz oluyor. Çeviri boyunca bu kadar gerilmiyorum. Bazen ben yazmamışım gibi “Aa ne güzel çevirmişim yahu!” diyorum, bazen “Bunu yazarken kafamdan neler geçiyordu acaba? Keşke Türkçe yazsaymışım. Ne biçim cümle bu ya? Yuh, bunu ben mi yazmışım?” gibi nidalarda boğuluyorum. Çevirinin beni ayna gibi yansıttığı da gözümden kaçmıyor tabii. Hangi sayfayı iyi günümde, hangi sayfayı uykusuz çevirmişim, aklım neredeymiş kabak gibi belli oluyor.

Ve teslim!

Harika! Çok mutluyum! Bozuk ekonomi şartlarında basılsın diye dualar ediyorum.

Ama arada durup durup acaba şurasını şöyle mi deseydim, bunu not ettiydim düzeltim mi diye diye başımdan kaynar sular dökülen anlarım oluyor. Nitekim kitap neredeyse sayfa sayfa aklımda oluyor o dönemde. Hatta etrafta dolanırken bile o yüzlerce sayfa önümde açık duruyor âdeta. Her şey bitse de o Word sayfaları arasında gezinmem son bulmuyor.

Çevirim basılıp da ete kemiğe büründüğünde hissettiklerimin ise tarifi yok. Mutluluktan uçuyorum, çayırlarda koşuyorum, tek tek basıyorum, bade süzüyorum. Hele elime alıp da dokunduğumda gözyaşları boncuk boncuk. Başkalarına ulaşması, raflarda görmek muhteşem bir duygu.

Ha ama o kendi uzvum gibi elime aldığım çevirimi bir türlü açıp da okuyamıyorum. Yani zaten aylarca koyun koyuna yaşamışım, satır satır, kelime kelime didiklemişim baştan okumam için bir neden yok ama… Aynı okuma, kontrol, düzeltme dönemindeki gibi içimi karalar bağlıyor. Tuhaf bir yabancılaşma yaşıyorum, gözüm sürekli hata arıyor, cümleler bir farklı görünüyor, arada içimi keşkeler bağlıyor. Bazen aylarca önce güzel gelen bir cümle bugün öyle gelmeyebiliyor. Şimdi çevirsem şöyle derdim dediğim yerler oluyor. Göz attığım kısımlarda yine başkasının çevirisini, kitabını okuyormuşum gibi esprili yerler denk geldiğinde gülerken de buluyorum kendimi ama artık o göz atmalar bile zor geliyor. Yüreğim el vermiyor.

Neyse ki bu hisler yeni bir çevirinin heyecanıyla öteleniveriyor da yeni sulara açılıyorum.

Bu yıl çeviri türümde bir değişikliğe gidip çok güzel bir çocuk kitabı çevirdim, bu hafta da bir başkasını bitirdim. Büyük bir merak ve heyecanla onları bekliyorum. Şimdi de önümde beni bekleyen çoook uzun bir kitap var. O zaman dans!



Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir