Ödlek Zaman!

Dilimiz söz konusu olduğunda geçmişe doğru kocamaaaan adımlarla sıçramak, Kaşgarlı’ya, Hunlara, Göktürklere, Uygurlara ulaşmak istiyorum. Onların kelimelerini, cümlelerini bilmek, ne düşünüyorlarmış öğrenmek istiyorum. Onlar olmadan bugünü boş hissediyorum çünkü. Konuşacak bir şeyim, tutunacak bir kökenim kalmıyor. Düşünemez, konuşamaz, algılayamaz, yazamaz oluyoruz. Olmuyor muyuz?

Meselâ bugün Özcan Yüksek‘in Twitter’da yazdıklarını okuyunca iki söz etmek istedim. Kendisi yıllardır ilgiyle takip ettiğim bir insandır.

Zaman kavramından bahsediyordu. Çok hoşuma gitti. Uzunca güzel şeyler yazmış ve arada Eski Türklerin zaman algısı ile kullandıkları sözcüklere değinmiş. Kaşgarlı Mahmud’un şu dizesini yazmış:

“Tün-kün keçe, alkınur ödlek bile ay.”
 
diyor ki, gece gündüz geçerek, ay ile zaman tükenir. Ödlek, zaman demek Eski Türkçede. Bugün öğle/öğlen kelimesi şekline büründüğü düşünülüyor. Bunun yanı sıra korkak olarak da bir anlam kaymasına uğramış malumunuz.

 

Şimdi mesele şu ki bizim bu sözcüklerle, anlamlarla, o kültürle bağımız kesilivermiş. Bu durum da, bizim ciddi biçimde, konuştuğumuz kelimeler ve dil üzerine düşünmemizi engelliyor. Öğlen kelimesi üzerine hayal kuramıyoruz, düşüncelerimizi geçmişe doğrultarak çıkarımlarda bulunamıyoruz. Yok çünkü. Elde veri yok, bilgi yok. Algı oluşmuyor, kafa boş. Her şey uzak, bilinmeyen ya da az bilinen, sır.. [Ya hatta öğlen ne ki desek Dil Kurumumuz bizi aydınlat(a)mıyor, Google pek cevap veremiyor. Acı değil mi?!] Özcan Yüksek de öyle belirtmiş zaten “Yazık ki, Şaman Türklerin zaman algısı üzerine nerdeyse 0 bilgi var. Bu bizim felsefe yapmamızı engelliyor.”

Belki de o dillere, kültüre hâkim olabilseydik bugün öğlen, zaman, ödlek, korkak arasında anlamlı bir bağ kurabilir, çok daha derin düşünebilirdik. (Bu kelimeler arasında söz konusu bağ var ya da yok sorun o değil yalnız, dikkat çekelim) Yani elimize beyin fırtınası yapacak malzeme kalmamış. Resmen bilgisiziz. Yüzdüğümüz sular dizimize gelmez.

Batı dillerinde yazabildiğim kadar kendi dilimde kelimelerin geçmişini yazabilmek isterdim. Bugün Türkçe öğretirken yaşadığım dilbigisi sorunlarını yaşamak ve yine bugün artık doğru düzgün Türkçe yazıp okumayan, düşünemeyen acayip insanları, nesilleri görmek istemezdim. Öyle ki artık ben bile yazarken şüphe ediyorum kendimden. Ne söylerken nasıl yazıyorum diyorum. Neyse, sapmayayım, ne anlatmak istediğim az çok belirgin sanırım. Yoksa bu konu uzar gider, diabolo atını alır Orta Asya bozkırlarına doğru dere tepe düz, altı ay bir güz gider.

Sağlıcakla kalınız..



0 thoughts on “Ödlek Zaman!”

  • Uygar gelimesinin uygurlardan geldiğini öğrendiğimde çok hoşuma gitmişti, zamanının ilerisinde bir devlet olmuş olan uygur türkleri hala dilimizde dolanıyor ne güzel demiştim.

    akdeniz ve karadeniz isimlerinin denizlerin renklerinden değil yönlerle ilgili olduğunu öğrendiğimde de çok büyük keyif aldığımı hatırlıyorum ( eski türklerde kara=kuzey, ak= güney demekmiş sanırım)

    umarım kökenini bulamadığımız değil bulduğumuz kelime sayısı daha fazla olur ileride…

    bu güzel yazın için teşekkürler .)

    • Çok teşekkür ediyorum 🙂 Derin ve çok dallı konular bunlar, diyecek bir dolu şey var. Nasıl toparlayacağımı bulamıyorum ama ne konuştuğumun farkına bu şekilde varınca kendimi buluyorum gerçekten. Kelimelerin de kendisinden önce tüm bu durumun farkındalığında bir artış olur ümit ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir